Geçen hafta sonu Trabzon'daydık... Aylar öncesinden indirimden alınmış biletimiz vardı. Havaların biraz yağışlı olduğu döneme denk gelsek de güzel geçti çok şükür... Fazla bir yerlere gitmeyi planlamadık vakit dar olunca. Git gel yollarda harcamamak adına az ve öz havasını alıp geldik:) Cumartesi akşama doğru Uzungöl'e vardık. Trabzon'dan 2 saate yakın yol gittikten sonra varabildik ancak...
Varınca otobüsten inip de şöyle bir etrafımıza bakıp o kadar yeşili, ağacları, yemyeşil yüksekçe dağları, gölü, bir arada görünce kendimizden geçtik:) Dört tarafı yemyeşil alanla çevrili dağların arasında kalmış saklı bir yerleşim yeri. Çok enteresan. Biz çok şirin ve de otantik bulduk. Zaten dışarı her çıkışımızda mis gibi havasıyla, göz alabildiğine yeşillikle, ağaçla ve heybetli dağlarla karşılaşıp bir oh çektik:) Tam ihtiyacımız olan istediğimiz ortam.
Bu fotoğrafı, anlaşıldığı üzere epeyce bir tepeden çektik, bayağı tırmandık yani Biricikle yukarılara doğru:)
Güzel güzel dolaştık her bir yerini...Uzun uzun sakin sakin ve de göze hitap eden yürüyüşler için çok uygundu ve biz de öyle yaptık her fırsatta:) O kadar çok Arap turist vardı ki biz yabancı kaldık içlerinde:))
Bakın bir parçacık minik bulutçuk var tepede :)
Akşamları da oldukça hareketliydi... Etrafta bir sürü hediyelik eşya satan dükkan, Mısır ve çubukta patates kızartması satan yerler vardı...
Bisikletler de vardı kasalı kasasız:) Arap çocuklar o kasalı bisikletlerle epey eğlendiler kasalarına kardeşlerini oturtup gezintiye çıktılar:)
Yağmur yağmadı mı, tabii ki yağdı hatta yağmurda da gezdik ıslandık birazcık ama aldırmadık:) Neyse ki öyle sürekli yağmadı biraz yağıp biraz durdu... Bize gezecek yeterli vakti verdi yani:) Yağmurda içeri girip durunca hemen dışarı çıktık:)
Mıhlamamızı, kuymagımızı tereyağında balığımızı da yedik elbette:) Kuymağı pek sevdik :)
Bu güzel çiçekleri de gezerken denk gelip çektik hiç kaçar mı :) Biricik gösterdi baak çiçeklere diye, bakar bakmaz hemen küçük bi çığlık ve kolundan çekiştirmece hadi çek çek diye:))
Pazartesi günü uçak aksam geç saatlerdeydi.Biz de üniversiteden yakın arkadaşım Cansu'yla buluştuk, Trabzon'daydı kendisi. Gitmeden önce buluşur gezeriz birlikte diye konuşmuştuk O' da eşi ve minik bebeğiyle birlikte karşıladı bizi:) Biz gidene kadar deli dolu yağmur yağmış ama biz vardığımızda şansımızdan ortalık günlül güneşlikti:))
Sağolsunlar bize vakit ayırıp, küçük tatlı mı tatlı şirin bebeklerine rağmen gezdirdiler.. Sümela manastırına da götürdüler:) O ne yükseklik ve o ne manzara... Yani o manzaranın yanında manastır pek de ilgi çekici gelmiyor:) Girmeseymişiz de olurmuş dedik. Zaten esas manzarayı gören yerlerini de tadilata almışlar. Öyle hızlıca bi bakıp çıktık çünkü dışarıda izlenmeye değer çok daha güzel manzaralar vardı:) O yükseklikten o manzara muhteşemdi evet.... Bir yandan su sesi görkemli ağaçlar ve büyüleyen yeşillik orman ve gökyüzü hepsi bir arada gibiydi... Fazla manzara fotoğrafı çekmemişiz bu sefer kendimiz çekilmekten:)
Şu manzaranın güzelliğine baakın... Dikkaat ederseniz manastırı da görebilirsiniz sol tarafta.
Bu da yol kenarında bir yerdi hoşumuza gitti...
Zigana taraflarında yemeğin üstüne meşhur Hamsiköy sütlaçlarından da yedik:) Sahiden çok yumuşacık bir tadı vardı. Farklı yani. Akşam olunca da evlerinde ağırladılar bizi sağolsunlar. Bir güzel çayımızı içip sohbetimizi edip bebişi izledik vaktimiz dolana kadar...
Böylelikle gezimizi bitirmiş, Trabzon'daki vaktimizin sonuna gelmiş olduk. Dikkatimizi çeken bir şey oldu, Trabzon'da dağların en tepelerinde bile evler vardı. O kadar ilginç geldi ki bize:) O kadar yükseğe nerden çıktınız da yerleştiniz. Hele Zigana da öyle köyler vardı ki yemyeşil dağlarda dağınık dağınık evler. Hiç o kadar güzel yeşilliğin ortasında bir yerleşim yeri görmemiştim.
Böyle işte. Her şeyiyle birlikte güzel vakit geçirdik.
Bayrama kalmış sayılı günler:)
Cuma günü inşallah Aydın'a yolcuyuz biz. Bütün kardeşler toplanıyor oh oh:)
Şimdiden hepinize musmutlu güzel bayramlar diliyorum:)