BİR SEVGİLİYE

Ey aşkıyla Aşk'a aşık ettiren aşık, Ey sevgisiyle En Sevgili'yi sevdiren sevgili, Ey sıcak huzur

BAHARI GETİREN

Ey kalbimin ğöğü! Ey kalbimi kızıl bir sevdayla kuşatanım!

AYNADAKİ SEN

Oysa ne çok özlemiştim seni, bir bilsen yokluğundan utanırdın...

HEP BİR ARADA

Melekleri topladık diye tebessümle söylendi hep babacım...

EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRMEZ OLDURUR

Kerem kendi suretini görmeden, sen artık aslına bürün demişler. Ferhat doğduğu gün, isim vermeden bu çocuk ne kadar şirin demişler.

31 Oca 2014

ÇOBANIN DUASI





Herkesin birbirini tanıdığı küçük bir kasabada, bir ayyaş yaşıyordu. Bütün gününü, gecelerinin çoğunu kasabanın meyhanesinde geçiriyordu. Evini, işini, çoluk-çocuğunu çoktan unutmuştu.


Bu yüzden herkes kendisine antipati duyuyordu. Kimse kendisiyle ne doğru dürüst konuşuyor, ne de selam alıp veriyordu. Bu haldeyken günün birinde vakti saati doldu ve öldü. Kendisine yaşarken duyulan hoşnutsuzluk ölümünden sonra bile sürdürüldü. O kadar ki, namazını kılacak kimse çıkmadı, cenazesi ortada kaldı.

Adamın karısı kocasının ölüsünü bir küfeye koyup sırtına yüklendi ve gömmesi için o çevrede yaşayan ve iyilik severliği ile tanınan bir çobana götürdü. Kadıncağız her şeyi olduğu gibi anlattı.

Üzüldü çoban, gözleri doldu. 
-Dert etme, dedi. Ben yardım ederim sana.

Bir çukur kazıp, cenazeyi gömdüler. Çoban başucunda durdu mezarın, ellerini açtı, dua etti.


Ardından herkes 'Cehennemi boylamıştır' diye düşünüyordu. Aradan bir müddet geçti. Beldenin ileri gelenlerinden biri rüyasında ayyaş adamı cennette gördü. Adam ''canım rüyadır, rüyada her şey görülür' diye geçiştirdi ama her gece aynı rüya tekrarlanıyordu. Hemen imama gidip durumu açtı. İmam da aynı rüyayı epeydir kendisinin de görmekte olduğunu söyledi.
Bunun üzerine akıllarına bu adamı gömen çobana gidip nasıl gömdüğünü, arkasından ne söylediğini sormak geldi. Birlikte çobana gittiler. Selam sabahtan sonra hemen konuya girdiler:

- Bir süre önce defnetmen için karısı tarafından sana bir cenaze getirildi.
Sen onu nasıl gömdün? Gömerken ne dedin?

Ben garip bir kulum, dedi; cenazeyi defnettik, başucunda durup bir dua ettim sadece, hepsi bu...
Merakla nasıl bir dua ettiğini sordular, çoban da söyledi:

''Rabbim, şimdiye kadar sen bana birçok misafir gönderdin. ALLAH misafiriyiz diye bana geleni senin rızan için ağırlamaya memnun etmeye çalıştım. Kırk yılda bir, bir misafir de ben sana gönderiyorum. Sen de onu şanına uygun bir şekilde ağırla.''


Ne güzelsin sen Rabbim... Sevgin, rahmetin ne de çok senin...

Mutlu, huzurlu hafta sonları diliyorum hepinize:)


29 Oca 2014

EN MASUM SEVGİ



Sevgileri gözlerine sinmiş iki çocuk... 
Biri elma şekerine bakıyor iştahla ve gözleri ışıl ışıl.
Ağaca tırmanıyor, düşüyor, kanatıyor dizini bir diğeri.  Bunu görünce atıyor elma şekerini ve koşuyor hemen yanına öteki.
Öpüyor küçük kız kanayan dizini çocuğun, elini koyuyor üstüne bir de, ''Geçti mi?'' diye soruyor sonra...
İki küçük yüreğin kocaman, masum sevgisi alev alev yanıyor, kokusu buram buram fezayı kaplıyor.

27 Oca 2014

EN İYİSİ OL




Dağ tepesinde bir çam olamazsan
Vâdide bir çalı ol,
Fakat, oradaki en iyi küçük çalı sen olmalısın.
Çalı olamazsan bir ot parçası ol,
Bir yola neşe ver.
Bir misk çiçeği olamazsan bir saz ol,
Fakat gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.
Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmağa mecburuz.
Dünyada hepimiz için birer şey var,
Yapılacak büyük işler, küçük işler var.
Yapacağınız iş, size en yakın olan iştir.
Cadde olamazsan patika ol,
Güneş olamazsan yıldız ol;
Kazanmak ya da kaybetmek ölçü ile değildir.
Sen her neysen, onun en iyisi ol.......

                                            Douglas Malloch


24 Oca 2014

HATIRLANAN SAPIK




Aklıma bir anı geldi gülümseten, paylaşayım dedim. Yıllar önce bir gün  evin telefonu çalar, küçük kız kardeşim gidip telefonu açar ve biraz  şaşkın biraz da korkmuş bir halde yanımıza gelir, telefonda bir adam var der. Biz de kimmiş ne diyor diyince, bilmem ki mım mımm mımm diyor sesi pek duyulmuyor der. Bunun üzerine annem telefona gider kapatır, ısrarla bir daha çalar telefon. Sonrasında ne mi olur?
     

       _ Alo buyurun kimsiniz?
_ Benim beeen(kısık sesle)
_ Sen kimsin kardeşim?
_ Beni tanımadın mı?

_ Hayır tanımadım  kimsiniz ki siz ?
_Nasıl tanımazsın yaa beni ?

_Kardeşim evli barklı kadınım ben çoluğum çocuğum var git işine bir daha da arayıp rahatsız etme bizi. Terbiyesizlik etme.

_ Hatırlamaya çalış, iyi düşün iyi düşün ! diye diretince adam, annemden beklenen cevap gelir sonunda:)

_ Aaaay ayooool nasııııl hatırlamam ben seniii bak şimdiii hatırladııııııııım hem de  çok iyi hatırladııııım (biz bile bi an  gerçekten tanıdığını sanmıştık adamı. )

_Söyle söyle kimim ben? (heyecanla, sevinçle sorar  adam)

Ulaaaaan seen EŞŞOĞLUEŞŞEKSİİİİN!!!



Ve telefon bir daha çalmaz:)

20 Oca 2014

CAN DOSTA

 


Ne mutlu senin gibi dostu olana, ne mutlu senin dostun olana.... 

Biraz önce bir mail aldım kendisinden ve çok duygulandım... Bir can dostu anlatmak istedim sizlere... Çocukluğunuzdan beri birlikte büyüdüğünüz dostunuzu anlatmak kolay değildir, anlatamam elbet, sığdıramam da kelimelere 20 yılı şimdi ama bir şeyler yazmak isterim...


Çok şanslıyım 20 yıllık bir dosta sahip olduğum için. Herkese nasip olan bir şey değil böylesi... İlk okuldan ta bu zamana süregelen bir dostluk bu... Koca 20 yılın birlikte geçtiği, her anımızı paylaştığımız, her güzelliği, her hüznü birlikte yaşadığımız... 

O kadar yıldan sonra o dost, dost kimliğinin yanında, kız kardeşiniz oluyor aslında... ''Benim farklı anneden olma kız kardeşim '' diye yazmıştı bir keresinde bana... Ne doğru bir cümle kurmuş, farksızdır O'da kız kardeşlerimden. Onlar nasıl cansa, o da öyle candır bu gönülde, yeri onlarla aynıdır, eksiksiz...

Şu yaşımıza kadar en fazla 3 ay ayrı kalmışızdır birbirimizden, kardeşlerimden daha az ayrı kalmışızdır.  iki yıl önce atandığı Van'da matematik öğretmeni kendisi...


Ben üniversiteyi de Aydın'da okuduğum için her gelişinde O'nu bekliyor olurdum dört gözle... Geleceği gün sabahı zor eder heyecanla muhakkak kahvaltıya giderdim uçarak, bu hep böyleydi... Hiç unutmam o keyifli, sımsıcak kahvaltılarımızı... O masa başında çay eşliğindeki dost sohbetlerimizi... Biz o masanın etrafında olmayı bile özlüyoruz şimdilerde.


Annesiyle de ayrı bir sevgiden nehir akar aramızda. O yokken beni gördüğünde O'na sarılır gibi sarılır öper mutlu olurdu hep. Şimdilerde de böyle bu. Her gittiğimizde sevgiyle candan kucaklaşırız.. Onun annesi beni görünce duygulanır, benim annem O'nu görünce duygulanır. İnsanların aklında öylesine bir bütünlük oluşturmuşuz.

Alışverişe gittiğimizde kardeş misiniz diye sorarlardı bazen, önceleri hayır arkadaşız derken, büyüdükçe, bu soruyu  tebessümle ''evet'' diye yanıtlar olduk hep:) Hiç kavga etmedik küsmedik onca yıl...

Biz her yerde birlikteydik. Tatile de birlikte giderdik. Öyle ki düğünlerimizi bile aynı tarihe denk getirdik bir hafta arayla....Aynı zamanda karşımıza çıkan iki güzel insanla ebedileştirirken hayatlarımızı, hep birbirimizin yanındaydık o özel günlerimizde de...( Biricik'im canım sevdiceğim ise aynı performans, aynı şevkle damadın yanındaydı hep. benim sevdiklerime o da ben kadar değer veriyor elinden geleni yapıyor ya, ne desem azdır onun için... sahiden şu yüreğin Biricik'i O.) Balayımızdan ayağımın tozuyla gelip yetişmiş yanındaki yerini almıştım hemen, hazırlıklar başlarken. Tek yürektik hep...

Bütün sülalesi tanır bilir beni... Aile aktivitelerinde, bayramlarda, özel günlerde hep yanlarında olmuşumdur... Ama evlendikten sonra (bir yıla çok az kaldı), ikimiz de  bir kez  görebildik birbirimizi...:( Çok zor geldi ikimize de, ilk zamanlar özleyip de ağladığım çok oldu...O da aynı şekilde... Bazen  dolduğumuzda dayanamayıp telefon açıp birbirimize ağladığımız da oldu... Aklıma her geldikçe, gözlerim doldu, düğüm oldu boğazımda... Üç beş gün konuşmayınca hemen rüyamızda görmeye başlarız... Hep irtibat halindeyizdir yani.. Çok şükür eşlerimizi de tanıştırıp sevdirmiştik birbirlerini, ki zaten ikisi de sevilmeyecek insanlar değil:) Şimdilerde hep bir araya gelme, beraber tatil yapma  planları kurup duruyoruz... İnşallah olacak umutluyuz:))

Daha fazla ne anlatayım bilmem ki, sevdiğiniz insanlara olan sevginizi ancak siz bilirsiniz yaşarsınız kendi içinizde, anlatamazsınız hep eksik kalır bir şeyler değil mi... Bu da öyle işte...Farklı anneden olma kız kardeşim, dostum, sırdaşım, en sevdiklerimden O benim ve iyi ki var...



17 Oca 2014

BENZEMEZ KİMSE SANA


Yaşlı yüreğinde, delikanlı çağlarını gizlediği bir nağme yıllardır söyleniyordu ağır aksak..Ne zaman dokunsa notalara ezgi, o çok sevdiği köşesindeki sallanan sandalyesine kurulup unutuyordu kendini ve saklı dünyasının topraklarında tertemiz kirlenmemiş adımlar atıyordu hayata.
 
Bir kemanın telinde bıraktığı gülümsemeye iç çekiyor, kuru bir gülün yaprağına düşen bir katre olup bülbüle umut çığlıkları bırakıyordu. Mecnun kadar mecnundu yüreği.. Çöllerde arayıp yana yakıla , sonunda Leyla’ dan öte bir Leyla’ya kavuşuyordu.
 
Yanağındaki çukurda bir busenin mistik kokusu vardı hala sarhoş eden,
içine çekip bıraktıkça , onunla yamalıyordu boş kalan mimlerini yüreğinin...
 
Penceresinin camına iki elini birden koyup gülümseyen çocuğun gözlerinde buluyordu kaybettiği ruhunu. Saklı dünyasını gülümseyen gözlere yadigar bırakıp, birkaç dudak oynatımlık sözüne eşlik ediyordu en can hatırasına söylediği ezgisinin...
 
“Benzemez kimse sana tavrına hayran olayım
Bakışından süzülen işvene kurban olayım...”

*Tozlu sayfalardan çıkarıp tekrar getirdim bu yazımı...
 
 

14 Oca 2014

HER ÇİFT BİRBİRİNE AŞIKTIR




Sevgiliye şeddeli can-ı ruhum ki ayrılığı imkansız nazarımda,
Tüm mana bozulur ayrı düşünce...

Birlikte olunca, yalnızken ifade edemediği güzel anlamlara bürünür insan. Tamamlanır bir nevi. Ruhunu, gönlünü tamamlar bulduğu eşiyle... Daha bir güzelleşir dünyası.

Zevce ,zevç kelimesinden türemiştir ve o da çiftin her bir tekini ifade eder.

Bir ayakkabının sadece sağ ve ya sol tekinden yüzlerce olsa elinizde pek de faydası olmaz size ... Onu giyebilmeniz için hem sağ hem sol tekine ihtiyacınız vardır. 

''Ayakkabının bir teki, ayağa dar gelince, öbürü de senin işine yaramaz. 


Cihanın bütün zerreleri, o ezeli hüküm dolayısıyla çift çifttir. Her çift birbirine âşıktır.
Kehribarın saman çöpünü dilemesi, çekmesi gibi, âlemde her cüz de kendi çiftini, eşini dilemektedir'' der Mevlana.

Eşler de birbirinin tamamlayıcısıdır. Dengini bulduklarında ne de güzel tamamlayıcıdırlar birbirlerine. Tek başlarına bir birey olarak birçok anlam ifade etseler de, esas anlamların en güzelini, birbirlerine sımsıkı sarıldıklarında, beraber olduklarında ifade ederler...




                                           Ve iki güzel şarkı bir arada...      
                                   
          Değdi saçlarıma bahar gülleri, nazende sevgilim yadıma düştün...
                                              ***
              Fikrimin ince gülü,kalbimin şen bülbülü...




10 Oca 2014

SEVGİDEN KANATLAR

                                                                   












Her şey kendi dilince konuşur, karanlık örtse de üstünü...
Gecede devam eder renk, ağacın dalında, rüzgarda...

Yeni Türkü'yü dinledikçe oldum olası  çocuk ruhumun huzuruyla, neşesiyle, hayal gücüyle buluşuyorum ben:) İyi hissettiriyor kendimi.

Bir mutluluk sarıyor ruhumu. Bambaşka diyarlarda geziniyorum. Ya bir ağacın dalında oturmuş buluyorum kendimi; ellerimi, ağzımı, üstümü boyayan kara dutlara aldırış etmeden keyifle yer halde, ya bir balonun peşinden koştururken kahkahalar eşliğinde... Uçup göğe mi yükseldi? Hiç sorun değil, ardından ben de uçuyorum ki bulutların arasında... Hayatın en mutlu karelerinde dolaşıp duruyorum hep... Selam veriyorum sağa sola, uçan kuşa.

Sonra kapatıyorum gözlerimi, dans ediyorum gönlümce, tebessümlerin en güzeliyle...

Ve artık beni saran her mutlulukta vazgeçilmez bir hayal kahramanım daha var; Biricik'im... :) Bütün hücrelerimi anında aşka boyayan, içimi, ruhumu bir hoş eden gülüşüyle, gönlümü eriten, titreten aşka çağıran, sevgimin taşmasına sebep olan o sevgi dolu bakışlarıyla her defasında şükrettiren Biricik'im....

Dinledikçe çoğalıyor içimde... O bilmiyor ama şimdi bu şarkıyla beni hayal dünyamda diyar diyar mutluluklara uçuran kanatlar  var ya, O'nun sevgisi işte...

Biz kucaklaşmaya giderken anne -baba, kardeşlerimiz ve sevdiklerimizle;) Mutlu bir hafta sonu diliyorum hepinize de...

9 Oca 2014

DOST YÜREKLER

Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur diye boşuna dememişler... Aydın'dayken bir kaç sene komşuluğumuzun olduğu, daha sonra tayin sebebiyle İstanbul'a gelen, sevdiğimiz güzel insanlarla dün 8 yıl aradan sonra birlikteydim. Aradaki iletişim kopukluğu ne sevgimizden ne de dost yüreklerimizden hiç bir şey götürmemişti, görünce sarılınca bunu fark ettim:)


O zamanlar bunun hayalini bile kuramazdık, hayat nelere gebe oluyor insan ömründe...
Gülfer, güler yüzlü, genç, neşeli, güzel bir kız olmuş:)
Bebekliklerini bildiğim küçük kız kardeşlerini görünce kalp atışlarım hızlandı resmen:) Sarı kuşum, Şevval'im , sesimi duyunca emekleyerek gelip gülücükler saçan, omzuma başını koyup da tatlı tatlı uyuyan o minicik kız kocaman olmuş da boynuma sarılıyordu dün:)
Hacer Nur'un da o minicik haliyle nazlı nazlı saçını arkaya atışını hatırlıyorum:) Büyümüş de nazlı çiçek olmuş tam:)


Gittiğim andan gelene kadar dolu dolu muhabbetle geçti vakit, hatta nasıl geçtiğini anlamadık zamanın, saate bakmasam vaktin geldiğini anlamazdım da daha... Bir de konuşurken o güzel ikramlardan öyle bir yemişim ki farkında olmadan, onu da sonra fark ettim:)


Güzel bir gündü benim için dün...

7 Oca 2014

YAŞ 27



İlk defa başka bir şehirde giriyorum yeni yaşıma, ilk defa ailemden uzakta... Yine de tüm sevdiklerimi yanımda hissettim bugün.
2
7 yaş, şuan pek bir yabancı geliyor bana ama sanırım zamanla bir aşinalık oluşacaktır her yeni yaşta olduğu gibi:)Bu yeni yaşıma güzel bir yuva ve çok sevdiğim Biricik'imle girdiğim için şükrediyorum:)Hoş geldin 27 yaşım, hoş da devam edersin inşallah...

6 Oca 2014

RAHMETİN BÖYLESİ



Bir anne düşünün ve bebeğine olan şefkatini, merhametini... Ki anne olanlar bunu çok daha iyi bilir anlarlar, çocuklar da annelerinden bilirler elbet.
Ne yüce, ne harika bir duygudur o.

Sonra bir de şunu düşünün, bütün annelerin şefkatleri, Allah'ın rahmetinin SaDeCe bir parıltısıdır.

Varlıklarda bulunan acıma hissi, Rabbin  rahmetinin yüz mertebesinden sadece birinin, bütün mahlukat arasında paylaştırılmış halidir...

Ne güzelsin sen Rabbim ve merhametin sevgin ne yüce... 



2 Oca 2014

EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRMEZ, OLDURUR

Kerem kendi suretini görmeden, sen artık aslına bürün demişler.
Ferhat doğduğu gün, isim vermeden bu çocuk ne kadar şirin demişler...
                                                                                                 
Ne hoş bir söz, çok hoşuma gitti :)



Elinizi kalbinizin üzerinde tutarak okuyun şimdi söyleyeceklerimi; çünkü söyleyeceklerim aşka karşı ama aşkın tek başına yetmeyeceğine dair şeyler.

Bana göre, aşk anlıktır; sırf aşk üzerine kurulan ilişki uzun zamanların yıpratmasına dayanamayabilir. Aşk kararsızdır; küçük bir sebeple alevlendiği gibi küçük bir bahaneyle de sönebilir. Aşk dışlayıcı olabilir; birine olan aşkınız diğerlerini gözden düşürebilir, başkalarını kötü ve çirkin görmenize neden olabilir. Uzun, kararlı ve ölçülü bir ilişki (elbette evliliği kastediyorum) için, aşkın yanı sıra başka bağların da kurulması gerekir ya da aşkın bunları üretmesine izin verilmesi gerekir.

Evlilik çok ateşli bir aşkın sonucu olabilir; ama sadece aşka bağlı kalırsa, aşkın uğradığı bütün kırılganlıklara maruz kalır, aşk zaman içinde ölebilir. Diğer taraftan ateşli bir aşk ile başlamayan bir evlilik de, evlilik içinde gelişen şefkat, iyilik, lûtuf, paylaşım gibi duygularla aşkın inşasına vesile olabilir. (Bu yüzden ‘evlilik aşkı öldürüyor’ sözünü yerinde bulmuyorum; evlilik aşkı oldurur, öldürmez ama ‘evliler aşkı öldürebilir’, evliler sadece aşka güvenerek aşkı da evliliği de öldürebilirler.)

Şefkatin kanatları altında, almaya değil vermeye odaklı; ummaya değil sevindirmeye odaklı; mutluluk beklemeye değil mutlu etmeye odaklı olarak uzun ve mutlu bir evliliğin kahramanları olabilirsiniz...

Evliliğe ve aşka dair çok güzel bir yazı Senai Demirci'den.