BİR SEVGİLİYE

Ey aşkıyla Aşk'a aşık ettiren aşık, Ey sevgisiyle En Sevgili'yi sevdiren sevgili, Ey sıcak huzur

BAHARI GETİREN

Ey kalbimin ğöğü! Ey kalbimi kızıl bir sevdayla kuşatanım!

AYNADAKİ SEN

Oysa ne çok özlemiştim seni, bir bilsen yokluğundan utanırdın...

HEP BİR ARADA

Melekleri topladık diye tebessümle söylendi hep babacım...

EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRMEZ OLDURUR

Kerem kendi suretini görmeden, sen artık aslına bürün demişler. Ferhat doğduğu gün, isim vermeden bu çocuk ne kadar şirin demişler.

30 Eki 2013

ÜTOPİK


“Yeni doğan bir bebek ilk kez güldüğünde, gülüşü kırılıp bin parçaya bölünmüş ve hepsi zıplaya zıplaya etrafa dağılıp gitmiş. Periler böyle doğmuş işte...
Şimdiki çocuklar çok şey biliyor ve çok geçmeden perilere inanmaz oluyorlar. Ne zaman bir çocuk 'perilere inanmam' dese, bir yerlerde bir peri düşüp ölüverir…


Ve periler ölürken özür dilerler..'
Öylesine zarif, öylesine narindir ki,öleceklerini hissettikleri anda sevdiklerimizi üzeceğiz diye özür dilerler.''
       ***


Küçük şirin mi şirin bir varlık her an yanı başınızda ihtiyacınız olduğunda.. Böyle bir şeyin olduğunu bilmek hoş olurdu hakikaten.. Peri demeyelim de, bir varlık, bizden farklı..
Aslında şimdi bile bu tür hayaller uçuşur zihnimden:)
Hani olmaz ya, ama bir gün, bir anda başucunuzda beliriverse böyle ışıl ışıl tozlardan bir şekle bürünmüş, renkleriyle büyüleyen, minicik varlığıyla size gülümseyen sevimli bir varlık.. 
 
Ya da,
En sevdiğiniz oyuncağınız konuşmaya başlasa, sadece yalnızken siz, kendi kendinize konuşuyorken cevap verse..Nasıl olurdu ve neler olurdu acaba bunlar gerçekleşşe bilmiyorum ama düşüncesi bile heyecan verici:)

Hayallerimin dizginleri hala içimdeki çocuğun ellerinde..
Ele geçirmek mi? Yo yoo, biliyorum emin ellerde..
 

28 Eki 2013

MAHŞERİ CÜMBÜŞ

Cumartesi günü yani 26 Ekim, biricikle buluştuğumuz ilk günümüzdü.. O heyecanı, kalbimin ritmini yaşadığım duyguları zerresine kadar hatırlıyorum ve tekrar yaşıyorum düşündükçe:)

Sabah boğaz manzaralı bir kahvaltıya gittik... Akşam da Taksim'e  dolaşmaya diye çıktık da meğer gidecek yerimiz varmış benim haberim yokmuş:) Mahşeri cümbüş ün gösterisini izlemeye gidiyormuşuz, vardığımızda anladım:)

Bilenleriniz vardır belki, eskiden televizyonda anında görüntü show adlı programla yayınlanırlardı ve keyifle izlerdim..  İşte şu şahsiyetler.. Yaptıkları işi tiyatro sporu olarak adlandırıyorlar..


Doğaçlama olması hoş bir durum.. Seyircilerden topladıkları ve şeçtikleri bir kelime üzerine  anında ortaya güzel performanslar sergiliyorlar.. Dahası da var, oynadıkları oyunu farklı şekillerde, mesela dram,  romantik, korku vs gibi türlerde tekrar oynuyorlar.. Fes başıma diye yine güzel bir oyunları var:) Nesne oyunları var. Demem o ki,  oldukça eğlenceliler:) Bol bol güldürmeyi başarıyorlar.. Fikrim, eskiden çok daha iyi oldukları lakin şimdi de keyif veriyorlar..Yetenekli oldukları muhakkak..

Pazar günüde sadece gelini tanığımız bir nikah törenine katıldık:)) Tuhaf  tabi, ama oldu vallahi:)
Bir hafta sonunu daha böylelikle keyifle geçirmiş bulunduk...

Vee  BU DA   izlediğimiz hint aşk filminde hoşuma giden müzik:) Ritmini özellikle de nakaratını sevdim, diğerlerinden biraz daha iyi geldi:)

23 Eki 2013

TANRIM KONUŞ BENİMLE



Adam fısıldadı: “Tanrım konuş benimle.”
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta.. Ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı : “Tanrım konuş benimle!”
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı.. Ama adam dinlemedi onu.

Adam etrafına bakındı ve “Tanrım seni görmeme izin ver” dedi.
Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı.

Ve adam bağırdı, “Tanrım bana bir mucize göster !”
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi.

Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı,
Dokun bana Tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla !”

Bunun üzerine Tanrı aşağı doğru süzüldü ve adama dokundu.
Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı.
Ve yürüyüp gitti…”

    ****
Milyarlarca insan ve milyarlarca istek her saniye.. Bir mucize ya da bir işaret bekleyenler.. Farklı farklı bin bir tür durum gerçekleşmesi istenen.. Hatta bazen öyle zor öyle kötü durumda oluruz ki, anında somut yanıtlar ve olaylar ister halde buluruz kendimizi...
Oysa ki isteklerimizin karşılığı bizlerin beklediği gibi, gökten bir paket halinde elbette düşmeyecektir kucağımıza.. O kadar ince, mükemmel tasarlanmış halde çıkar ki insanın karşısına, hiç beklemediğimiz bir anda öyle güzel kabul görür ki, o an farkına bile varamayız bunun..
Bir düşünün,  size de olmuştur herhalde...

22 Eki 2013

AŞKIN ŞAŞKIN TELAŞI



Ne zordur gidenin ardından bakakalmak seviyorken daha.
Anlam veremezsiniz ya hani, en çok da buz tutar benliğiniz o soğuklukta, kendi nefesiniz düşman kesilir size sonra.. Akrep yelkovana küsmüş gibi sanki, zaman akar da siz dahil olamazsınız ne garip.
Üç
küçük
kelime
kalır avuçlarınıza bırakılmış küller altında..

Asırlar boyu kurak gözler, kırk yıl uğursuzluk, zift gibi bir hayatın içine sürükleneceğinizi düşünürsünüz.. Evet, belki bir miktarını yaşarsınız da bunların...
Sokağa atılmış yalnızlıkları toplayıp derlersiniz, acılardan kaleler kurarsınız bir zaman..

Ama bir gün...
Sadece olduğu yerde kilitli, hiç açılmayan  bir oda misali kalır her şey..
Bütün duygularıyla hissettirdikleriyle, güzellikleriyle, tatsızlıklarıyla, tozlar altında hiç'liğe doğru yol alır...
Rüyalarda silik tebessümler dans eder hıçkırıkların yerine ve sonra hissizleşir duygular. Noktası koyulur artık uzatılan cümlelerin..Gecelerin acımtırak tınısı kaybolup gider yavaşça..
 
Sonra öyle bir zaman gelir ki, bütün hüzünleri ipe dizer.. Hiç sancılı bir düşertesindesinizdir..
Öyle biri gelir ki, bir aşkın şaşkın telaşıyla düşer yüreğinize..  En körpe melodilerle sarıp sarmalar burukluğunuzu, arındırır..
Artık, aşk döner  her köşe başından ve hep mutluluğa çıkar sokaklar...  Cümle aralarına ürkekçe sıkıştırdığınız umutlarınız, çiçek çiçek dökülür avuçlarınıza ..
 

14 Eki 2013

EYVALLAH TÜKENMEYEN UMUDA



Tut hadi tut elimden..! Yalın ayak koşturalım bir uçurtmanın ardı sıra
Kuyruğuna tutunalım hadi!
Deniz kenarında bir dilek tutalım ve taş sektirelim iki, üç bilemedin beşTutturuncaya kadar..

Şu koca çınar var ya hani dalları heybetli, çıkıp oturalım, sallayalım bacaklarımızı
Ve türküler tutturalım yükseklerden..
Sonra;
Ellerimiz kan kırmızı olsun toplamaktan kara dutları..
Tadı damağımızda kalsın ..
Dans edelim saman yüklü at arabasının en tepesinde!
Yine domates alalım birer ikişer, oturup yiyelim çocuklar gibi, sularını akıta akıta..
Gülelim sonra halimize doyasıya..
 


Bir bebeğin nini mini  elinin sımsıkı tuttuğu el olalım..
Akşamın kızıllığı çöktüğünde üstümüze, aheste aheste geçelim sessiz sakin sokaklardan ..

Biz gidelim hayallerimiz kalsın tebessümlerimizle sarmaş dolaş..
Dilimizde bir musiki , gönlümüzde bir ateş haydi başlayalım;

Eyvallah geçip giden yıllara, eyvallah tükenmeyen umuda. 
Güzel bir şarkı,
 
 

11 Eki 2013

EN KÖTÜSÜ HANGİSİ?




Kayıtsızlık gelince nefret usulca kenara çekilir..

Bir insana karşı kayıtsız kalmak, nefret edilmesinden daha ağır gelir herhalde.
Ne söylersen söyle, ne yaparsan yap yokmuşsun gibi davranılmak..
Bir hiç' olmak...
Nefret başlı başına kötü bir duygu/durum olmasına karşın, kayıtsız kalmak sanki daha değersiz kılıyor insanı... 

Peki duyguların en gaddarı nedir sizce?

NEDEN OLMASIN?


Bazı insanlar her şeyi olduğu gibi görür ve 'neden' diye sorarlar. Bense her şeyi asla olmadığı biçimde hayal eder ve 'neden olmasın' diye sorarım..

                                                                                       George Bernard Shaw

10 Eki 2013

İKİ SİHİRLİ KELİME




Bazen,içimizde birikmiş söylenmeyen sözcükler keşfediyoruz ve sitem ediyoruz kendimize. Bir an önce söylemek istiyoruz en yakınımızdakine.

Seni seviyorum demek istiyoruz olmuyor, yapamıyoruz..

Hani sadece sevgiliye ayırdığımız o iki kelime; oysa ki sadece sevgili sevilmez ki....
Sadece karşı cinse ait bir cümle değildir o..

Anneniz, babanız, kardeşleriniz ve hatta yakın dostlarınız... Hani yanlarında mutlu olduğunuz sevgili dostlarınız. Onlar da hakediyor bu iki sihirli güzel kelimeyi... Kırk yılda bir de olsa söylemeli...

Bize, biribirimize  seni seviyorum demeyi babacım öğretti. Şimdilerde bile zaman zaman telefonda konuşurken yeri gelir, o hep hissettiğim tebessümüyle, ''Seni seviyorum hayatım'' der.. Bunu duymak bambaşka bir duygu inanın.. Ben de söylerim içimden geçtikçe.. Msj atarım mesela bazen ve fazlasıyla bana geri döner.. Biz hep biribirimize sımsıkı sarılırız baba kız; uzun uzun, candan ve içten..
Ve anneciğim, kardeşlerim.. Onlarla da aynı şekilde... Biz sevgimizi dile getiriyoruz zaman zaman olsa da..

Ve en can dostum.. 19 yıllık dostluğumuzda parmakla sayılacak kadar olsa da seni seviyorum demiş ya da msj atmışımdır.. Ömrünüz de bir kerecik bile olsa onlara da o iki kelimeyi söylemeden bitmesin hayatınız.. 



9 Eki 2013

CAM GÜZEL, ÇÜNKÜ..

Altınlarını cam karşılığı dağıtan Kızılderiliyi hiçbir zaman gülünç bulmadım. Cam, altından daha asil.
İsrail peygamberlerinden beri lanetlenmiş bir maden, altın.
Adı, tarihin bütün cinayetlerine karışmış. Pıhtılaşmış kan, insan kanı.
Cam güzel, çünkü kirli bir mazisi yok.
Cam güzel, çünkü kalbi var, kırılıverir..
 
Çok hoşuma gitti Cemil Meriç'in bu satırları... Cama böylesi bir anlam yüklemek ne güzel..
 
İnsan kalbi de cam kadar hassastır, kolayca kırılıverir.. Hele ki sevdiklerinden.. Karşımızda kim olursa olsun, vurdumduymaz davranmamalı.
Zira, sizin için önemsiz ve ya sıradan birisi olabilir ama o da birilerinin değer verdiği sevdiği bir varlıktır, tıpkı sizin değer verdiğiniz sevdiğiniz insanlar gibi...
İstisnaları  inkar edemeyiz elbette ama düşünceleri, kimliği, ırkı, statüsü ne olursa olsun her insan değerlidir.
 

8 Eki 2013

BALON TURU



Balona binene kadar hiç de o kadar büyük olduğunu düşünmemiştim.. Evlendikten iki hafta sonra, geçen şubatta, Ürgüp'e gittiğimizde, biricik bana sürpriz yapmıştı... Aslen Ürgüp'lüdür de kendisi..
Bineceğimiz gün sabah erkenden uyandık.. Yanlış hatırlamıyorsam 5 buçuk gibiydi.. 
Biniş saati hep sabahları  olurmuş, 7'ye doğru havalanmaya başlıyor..
Nereye gideceğiniz de tamamen rüzgara bağlı.. Hangi tarafa götürür sürüklerse artık şansınıza:))
Bir servisle  belli bir noktaya, toplanma yerine getirildik. Senenin o zamanında bile, (şubat ayıydı) tıklım tıklım doluydu yabancı turistlerle..

 Genellikle de, Koreliler, Japonlar, Çinliler vardı.. Sevimli, şirin, çekik gözlüler yani:) Gruplara ayrılarak balonların olduğu yere götürüldük otobüslerle..

Balonlar henüz yeni şişiriliyordu, yerdeydiler yani.. Fotoğraflarda gördüğünüz şekilde.

149.jpg153.jpg

Ben oldukça devasa bulmuştum.. Şiştikçe yerden yükselmeye havalanmaya başlıyor. Tamamen havalanınca tutuyorlar fazlaca yükselmesin diye ve binecekleri alıyorlar teker teker.

6 bölmeden oluşuyordu yanılmıyorsam ve her bir bölme 4'er kişi alıyor. Binerken ve inerken birazcık yardım alıyorsunuz tabi yerine göre..
Bizim balondaki amcanın tekinin ayağı takıldı da düşüyordu az kalsın kafa üstü, hep beraber yakalamıştık şükür ki:))

Sözde turistlerle binmiştik ama esas yabancı biz kaldık aralarında yahu:) Hepsi aynı dili konuşuyordu, farklı konuşan sadece bizdik:))  Arada sırada balonun kaptanıyla ingilizce konuştuklarında anlıyorduk.. Çekik gözlü kızımızın biri kaptana asılıyordu hatta :))
You're  very handsome diyordu kahkaha eşliğinde bağıra bağıra:))

Kahkahalar, fotoğraflar, sohbetler havada uçuştu, e sahiden de öyle oldu:)) Sabahın ilk ışıklarıyla güneş doğarken  gökyüzünde rengarenk bir sürü balon; tam bir renk cümbüşü..
Hakikaten hoş bir görüntü..

Zaman zaman en yükseğe,zaman zaman da Peribacalarının arasına olabildiğince alçağa iniyorduk..
Balon kaptanları arada artistik hareketlerde bulunuyorlardı, ikibalon çok yaklaştığında çarpacakmış hissi verip teğet geçiyorlardı..

Yukarıdan manzara da muazzamdı hani:)) Ben hiç korkmadım ama benim bi taneciğim pek bir tedirgin oldu, zaman zaman beni tuttuğunu gördüm:)) 1-1 buçuk saat kadar sürdü sanırım..

İniş zamanı mı? E oda uygun olan nereye denk gelirse artık.. Biz tarla gibi bir yere inmiştik. Tamamen durmadan iniş hazırlıkları tamamlanmadan da indirmiyorlar sizi.. İndiğiniz noktada da yine servisler bekliyor oluyor ve onlarla merkeze kadar bırakılıyorsunuz...

Öyle her gittiğnizde binilecek kadar ucuz bir şey değilmiş onu da sonradan öğrendim. Şaşırmıştım ne kadar pahalı diye:) Biz kışın kişi başı 150 ye falan binmişiz yanlış hatırlamıyorsam, ki o da tam sezonu değildi.. Sezonunda nasıl oluyordur kimbilir. Bence bu kadar yüksek olmamalı

İşte böyle güzel bir hatıramız oldu biriciğim sayesinde. Ömürde bir kere olması gereken bir güzellik..

 
 

5 Eki 2013

ŞİDDETLİ ÖKÜZLÜK

Bugün şöyle bir gezmeye çıkalım dedik, Taksim'e kadar yürüyecektik, az yaptığımız şey değil..
Geze geze bir saate falan varıyoruz. Ama evden bir türlü çıkamayıp da gecikince yakınlardaki alışveriş merkeziyle yetindik..Hava da maşallah pek soğuktu yahu..

Yürürken ister istemez insanların konuşmalarını duyuyorsunuzdur herhalde siz de.. Kimi gülümsetiyor kiminde kalıyorsunuz...

 '' Bir kızım olsun istemem hiç, senin gibi ...lerin yanında heba olur.''  Arkamızdan gelen bir çiftteki kızın kurduğu cümle bu. Pek de sakin söyledi..

İçinden, ''Yahu madem o kadar kötü, ne diye hala yanında sen heba oluyorsun ki,'' diye geçirmeden  edemiyor insan...

Hee bir de aklıma gelmişken, bazı insanları ''şiddetli öküzlükten'' anında boşamalılar bence..

Çok şükür Allah'ım benim herşeyiyle güzel, sevilesi, can parçası bir eşim var...
Ey aşık olduğum, iyi ki varsın...




3 Eki 2013

GÜL MÜ, DİKEN Mİ?



Gül müdür dikeni anlamlı kılan 
 
Yoksa

Diken midir güle anlam katan..?

Elinde bir gül ile öylece bakıp kalmıştı gözlerine, doluluktan parlayan gözleriyle..
Tek kelime dahi çıkmamıştı ikisinin de ağzından.... Sarhoş bir rüzgar dans ediyordu havada.. Dalgalar kıyıyla cilveleşirken, kızın saçları savruluyordu kırmızı atkısının üzerinden... Buruk bir hüzün damlıyordu kirpiklerinden ve her biri  bir ok misali saplanıyordu erkeğin kalbine....

Ne yapacağını bilmez halde donup kalmışken adeta, farkında değildi, yanına düşmüş eli sıkıyordu gülü var gücüyle. Parmağından kan sızıyordu inceden, oysa bilmiyordu kimse, o kan esasında yüreğine sızıyordu..... Hasret denizinde onca zaman boğulduktan sonra, tek istediği sarılmaktı şimdi, kocaman sarılmak, denizler kadar sarılmak sevdiğine..

Peki ya kız?? En büyük aşkıydı karşısında duran. Öyle bir şaşkınlık haliydi ki bu... Kilitlenmişti,kıpırdayamıyor konuşamıyordu... O iki adım ötesinde dururken öylece bakakalmak nasıl ağır bir ızdıraptı böyle... Bu nasıl bir andı Allah'ım..

Ölmemişti ki O... Aynı gözlerle aynı bakışlarla ve aynı yürekle karşısında duruyordu işte....

Ve dayanamadı yürekler, çözüldü tüm kilitler, yaşlı gözlerle çığlık çığlığa sarıldılar.. 
İşte yar tutulması
Can buluşması; sarılmak....
Öylece kalakaldılar oracıkta, hırçın dalgaların, hovarda rüzgarın şahitliğinde..
Şimdi bir aşk nağmesiydi rüzgarın gökyüzüne taşıdığı....


1 Eki 2013

HEY DENYSHA :)


Aaaa sosyal medya sallanmışmış da ben rastgele daha bugün gördüm:)
Şaşırdım kaldım Cansever'i görünce..  Yani tarzını bilince birden böyle bir şarkıda görünce tabii insan şaşırıyor:)
Alışılagelmiş tarzının dışında..Çocuklarla bayaa bi eğlenceli hale gelmiş bence.. Ritim kıpır kıpır:) Hele ilk başlangıcında sanırım kimse anlamaz O'na ait oluğunu..

Nece bu diye dinlerken, öğrendim ki romancaymış, romanmış da kendisi meğer. Romanya deel yani....
Kendi söyledi.

Alaycı yaklaşımlarda bulunanlar da olmuş sanırım da ne var yani canım, sırf siz arabesk müziklerine alışıksınız diye böyle bişi söyleyemez mi kadın.. Hem O değilde bi başka yabancı ünlü biri söyleyeydi ayılıp bayılırlardı ama.. Oh ne güzel eğlenceli olmuş işte güzel keyifli de klip cekmiş helal :) bakın bakalım:))

http://www.youtube.com/watch?v=wvKktV2E4ew

Bir Hafta Sonu Da Böyle Geçti

Hafta sonu annem babam ve erkek kardeşim buradaydı... 3 güncük bir tatil. Hal böyle olunca nasıl
geçti gitti anlamıyor insan..

Gezdik, tozduk ,yedik, içtik.  Hava da şanslarına güzeldi hep..

Alt yazılı film bile izlediler daha ne olsun:) Dünya savaşı Z'yi izlettik :) Biz sinemada 3 boyutlu izlemiş ve beğenmiştik.. Onlar da beğendi.. :)
Dün sabah da uğurladık, kaldık yine baş başa..

Yarın 8. ayımıza giriyoruz inşallah. Eh büyüyoruz artık yavaş yavaş :p :))

Günler koşturmaya devam ediyor... Bayram da yaklaşıyor adım adım.
Yine bir yolculuk var ufukta...;)